|
|
#91 |
|
Emeğinize sağlık hepsi birbirinden güzel harika paylaşımlarınız için teşekkürler
![]() |
|
|
|
|
|
|
#92 |
Evêt acı Çêkiyordum Sêndên Sonra Fâkât Unuttuğun Birsêy Vardı... Çêktiqim Hêr Acı Beni DêqiL İçimdêki Sêni ÖLdürüyordu.. |
|
|
|
|
|
|
#93 |
|
..Vazgeçtim...Yakışmaz bu gönüle keder / Rabbim isterse yokları var eder / Değilmi ki her kışın ardı bahar / ![]() |
|
|
|
|
|
|
#94 |
|
Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı... Hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra..." Kahraman Tazeoğlu ![]() |
|
|
|
|
|
|
#95 |
|
...Noktalama İşaretleri... ![]() Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleler basitleşince düşünceleri de basitleşti. Sonra ünlem işaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor, ne bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu. Bir süre sonra soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu: Ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmanı umurundaydı. Birkaç sene sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri kalmıştı. Kendine özgü tek düşüncesi yoktu.Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu. Düşünmeyi unuttu ve böylece son noktaya erişti! A.KANEVSKI |
|
|
|
|
|
|
#96 |
|
|
|
|
|
|
|
|
#97 |
|
" gül " ler Güzeldir Dikeni Acıtır Derler Neden Acıtsın Ki Tutmasını Bilince Eller... ![]() |
|
|
|
|
|
|
#98 |
|
" Kusura kalma teselli hazretleri sana layık bir mürit olamadım besbelli " İ.Tenekeci ![]() |
|
|
|
|
|
|
#99 |
|
Paşa gönlün bilir… Hayat her an bir Mecnun çıkarmaz karşına… Kızgın gözlerle nazar etsen de gök kubbenin arşına; bu seyyah-ı fakir artık zor uğrar sevda alış-verişi bilmez gönül çarşına…!Paşa gönlün bilir ey peri… Zaman kıvrılarak akarken gözbebeklerimden bir yalan da sen oluverirsin… Gül çağını kuzgunlar devşirirken köhne ışıkların umarsız gölgelerinde; bendeki ızdırabın bin misli ile doluverirsin… Kim bilir ? Tekerrür etmekten bıkmayan kaderin en kuytu köşesinde açılmaksızın soluverirsin…Paşa gönlün bilir… Israrın ikrarı getirdiğini kim söylemiş…? Kim demiş ki; yalvarmakla inatlar murâd gözyaşları vuslata götüren sırat olur diye ? Haklısın… Yanmakla bir murâdın sabahına uyanmak aynı şey değilmiş… Belki de bu yüzden yüreğimdeki o soyut çiçeğin boynu; böylesine eğilmiş…Paşa gönlün bilir… Olmayanı oldurmak makamından indin diye çöle dönmüş bahtıma yağacak bir bulutken ânsızın dindin diye kınamam seni… Seni anlatmam artık Akdeniz akşamlarının rutubet soluyan gecelerine… Kıskandığım hayalini sürgün ederim gözlerimden… Gözlerim takılı kalmış olsa da; gözlerinin öğrettiği sevdâ bilmecelerine…Paşa gönlün bilir… Fani dünya da bir garip de ben olurum ne olacak ? Hâlimi soranlara anlatmam olanları… Ben böyleyim işte der geçerim çok defa… Mantık ile bir araya da gelmem hani… Neme lâzım…! Kırk yerinden hançerlenmiş gönlüm yeter bana…Paşa gönlün bilir… Nasıl olsa el yüzüne gülmek kolaydır… Unutulduğumu sezdiğim şu ân cân meydanımda ateşlerin en son oyunu halaydır… Davul kederin zurna umarsızlığın…Paşa gönlün bilir… Ben de kimim ki? Sen doruklarda uç bakalım… Lâkin unutma yer çekimi kanunu ikimize de geçerli ey peri…! Nasıl olsa gökyüzünü gören her mahlukun sonu; çiğnediğim o kara o göz göz yara toprakta nihayet bulacak… Paşa gönlün bilir… Her gece saatler 03:20’yi gösterirken o sefil hayalim uykularını çalacak…Paşa gönlün bilir… ![]() |
|
|
|
|
|
|
#100 |
|
|
|
|
|
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|