İLBER ORTAYLI yazıları
Şah İsmail’in topraklarında Erdebil ve Tebriz’de herkes Yavuz Selim ve Şah kavgasının lüzumsuz ve tahripkâr olduğunu tekrarlar. Birisi Türk şiirinin en arı dilli şairi Şah İsmail, öbürü Fars şiirinin üstadı Yavuz Selim’in savaşı medeniyet mücadelesi değildir. Peki bu kavga ne içindi? Şah İsmail’in anayurdunda bunu düşünmemek olmaz.
İran-Azerbaycan vilayetinde, Tebriz ve Erdebil’de öğrenim turu yaptık. İrana İlk defa 1986 da geçmiştim geleneksel bir hayat vardı; şehirler mütevazıydı, kırlarda ekonomik yetmezlik görülüyordu.*
İran’ın şimali Tebriz kendi dünyasının merkeziydi Erdebil, Tebriz Urmiye halkı zarif bir geleneği devam ettiriyordu, şehrin münevverleri Fars ve Türk edebiyatının üstadı, tarihi mimariyi iyi tanıyan, bilgili kimselerdi. SAFEVİLİĞİN MERKEZİ ERDEBİL
Kıyılardan Elbruz Dağları’nı aşarak Erdebil’e iniyoruz. İran’ın en ormanlık bölgesi burası. Erdebil verimli bir plato üzerindedir Ahalisi Türkçe konuşur.Burası Safeviliğin doğduğu yerdir.*
15 ve 16’ncı yüzyıllardaki Safeviler iranda önemlidir Şeyh Cebrail’in soyundan gelen Şeyh Safiyüddin ve oğlu Şeyh Haydar, Erdebil’i Şeyh Safi’ye bağlı Safeviler tarikatının merkezi yaptı getirdi. Akkoyunlularca desteklendi.Safeviler sadece tarikatın gücüyle değil hanedan akrabalığından yararlandılar. Şah İsmail tarikatı devam ettirmektense Şii Caferiliği, İran devletinin resmi inanç biçimi olarak açıkladı.
Erdebil ve Tebriz’de tarihçiler ve aydınlar, Yavuz Selim ve Şah kavgasının lüzumsuz ve tahripkâr olduğunu tekrarlar.tarihin birisi Türk şiirinin en arı dilli şairi Şah İsmail (Hatai), öbürü Fars şiirinin üstadı Yavuz Selim’in savaşı medeniyet mücadelesi değil nüfuz ve iktisadi problemdir.* İran açısından mesele İpek yollarını kim kontrol edecek, Akdeniz e nasıl çıkılacak sorusuydu Yavuz Selim içinse Suriye-Filistin kadar önemli olan Mısır’a hâkim olmaktı konu.
KENDİ DÜNYASININ MERKEZİ
Bizim Babıâli dediğimize Safeviler Âlikapı der. Onların başkenti İsfahan hiçbir İslam şehriyle karşılaştırılmayacak kadar Rönesans İtalya’sının rüzgârlarını taşıyan bir mimariye sahiptir.kuru bir taklit değil, bir Doğu-Batı sentezidir.
Geçmişin kavgalarını bugünün görüşüyle değerlendirmeye kalkmak fikir ve tarihçilik yönünden çadır komedisdir.Karlofça antlaşmasında İran’ın Mukaddes Liga devletlerine taraftar olması Türklükle açıklanamaz. İran’ın kendi başına bekası mühimdir. Bugün İran, o coğrafyanın Türkleri için önemli bir varlıktır, kendilerini kurucu olarak görürler
|