Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-08-2011, 15:01   #1
Kullanıcı Adı
Eşref
Post Cellat Mezarlığı


Cellatlar ayrı yerlere defnedilmiş

Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır. Öyle ki Osmanlı döneminde cellatlar sadece yaşarken değil, öldükten sonra bile toplum tarafından dışlanmış ve mezarları bile ayrı tutulmuş.




Mezar taşlarında yazı yok

Eyüp Mezarlığı'ndaki, Pierre Loti kahvesinin çevresinde yer alan ve başlarında dikdörtgen taşlar bulunan bu mezarlık dünyada tek cellat mezarlığı olma özelliğini taşıyormuş. Taşıyormuş diyoruz çünkü....



Cellat mezarlarının yerinde apartmanlar

Yüzlerce cellatın mezarının bulunduğu bu mezarlar zamanla yok olmuş. Günümüzde sadece sekiz dokuz tanesi kalmış durumda. Cellat mezarlarının yerinde şimdi apartmanlar ya da başka insanların mezarları yer alıyor.



Bölge halkı mezarlarla iç içe

Eyüp Mezarlığı ile iç içe girmiş mahallelerde oturanlar için, ölülerle komşu olmak gayet normal ve alışılmış bir durum. Çocuklar bile korkmadan mezarların arasında oyunlar oynuyor. Bazı yollar ada ada yer alan mezarların adasından geçiyor.



Sarayda cellatlar her zaman hazır bulunurdu

Osmanlı'da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurd. Bir gurup cellat, padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi.




İnfazlar nerelerde yapılırdı


Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi.




İnfaz çeşmesi

Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı'nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir.




İnfaz şekilleri, yani öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der.



Kelleler padişaha sunulurdu

İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı. İstanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir kırbaya (torba) konur, torba balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü.



İki yerde mezarı olan devlet adamları

Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi.



Kesilen başlar halka sergilenirdi

Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu.



Gayrimüslimlerin infazı

Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üzerine koyardı.



Öldürülenin üzerinden ne çıkarsa celladın

Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı.



Dilsiz ve sağır olurlardı

Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi. Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme olayı 28 Ocak 1595 te cereyen etmiştir.



Padişahlar kardeşlerini infaz ettirirdi

Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “Nizamı Alem” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola) karındaşlarını nizamı alem için katletmek münasiptir.) Üçüncü Mehmed, 19 çocuk ve yetişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu. Ertesi günü Divanı Hümayun avlusuna üzeri kıymetli örtüler, kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu.



Cellatlar insani duygulardan uzak ve merhemetsizdir

Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan cellatları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir.



Tarihçi Reşat Ekrem Koçu:

” Toplum, din ve ahlak anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen veya boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son derece takdire şayandır.” demiştir. Bu nedenle, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür.



İki yerde cellat mezarlığı olduğuna inanılır

İstanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının Eğrikapı civarında olduğunu yazar. Diğer bir cellat mezarlığı da Eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, Fransız yazar Pierre Loti’nin bir müddet yaşadığı, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, Karyağdı bayırında, Karyağdıbaba tekkesinin biraz ilerisindedir.



Lanetli mezarlık - dokunanlar ölür

Kuş uçmaz kervan geçmez bu mezarlığa, zamanında mahallelinin "lanetli mezarlık" dediği, gündüzleri dahi buradan geçmeye korktuğu biliniyor. Hatta bu mezar taşlarına lanetli olduklarına inandıkları için dokunamazlarmış bile. Çünkü buraya gömülenlerden birinin geride kalan aile fertleri birer hafta arayla bilinmeyen bir hastalıktan öldüler.



Yakınları bulamasın diye mezar taşlarında yazı yok
Mezar taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur. Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bunları mezar taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına kötülük veya başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir. Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız çocukların kimler oldukları, varsa annesi, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.

 

Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-08-2011, 17:20   #2
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Sevgili Eşref faydalı bir paylaşım olmuş.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 17:51   #3
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili Eşref faydalı bir paylaşım olmuş.
Teşekkür ederim Ukbâ Abi. Bugün Sabah Gazetesi'nin internet sitesinde bu haberi gördüm. İlginç ve faydalı bir konu olarak gördüm.

Bu arada daha önce bir tarih kanalında ortaçağ avrupasında infaz ve işkence şekillerini/aletlerini görmüştüm. Resmen kan dondurucuydu. Şu linkten bazı örnek infaz ve işkence aletlerine göz atmanız mümkün;

http://www.internethaber.com/en-kork...i-10179-p5.htm

Her ne kadar bu haber bize soğuk gelse de idamın aslında ne kadar gerekli bir uygulama olduğunu, özellikle günümüzde yaşadığımız olaylarla iyice anlamış durumdayız.

Fakat ne kadar günahkar olsa da her kişi idama insanca gitmelidir. Geçmişimizle bugünümüzle her konuda olduğu gibi bu konuda da duyarlı olduğumuzun bir kanıtıdır bu haber. Ayrıca toplumumuzun cellatlara olan
bakış açısı da duygusallığından, insani vasıflarımızın son derece gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 17:55   #4
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Haklısın Eşref'im .

Hazır senide yakalamış iken geçen gün siyaset akedemisinde bir profosör konuşma yapıyordu. Konuşmasında darbe kültürünün 1800 yıllarda Mustafa reşit paşa tarafından başladığını söylemişti ilk temellerin o günlerde atıldığını ifade etmişti . Bir kaç gün öncede darbenin anatomisi isimli bir kitap aldım orda da tanzimat kararları ile yeni modernleşmenin ilk hareketini Mustafa reşit paşa yapmıştır diye ifade etmesi beni şaşırttı. Bu konu hakkında bir bilgin varmı.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 18:46   #5
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Haklısın Eşref'im .

Hazır senide yakalamış iken geçen gün siyaset akedemisinde bir profosör konuşma yapıyordu. Konuşmasında darbe kültürünün 1800 yıllarda Mustafa reşit paşa tarafından başladığını söylemişti ilk temellerin o günlerde atıldığını ifade etmişti . Bir kaç gün öncede darbenin anatomisi isimli bir kitap aldım orda da tanzimat kararları ile yeni modernleşmenin ilk hareketini Mustafa reşit paşa yapmıştır diye ifade etmesi beni şaşırttı. Bu konu hakkında bir bilgin varmı.
Sanırım Bu Andlaşmayı kast etmiş olabilir ;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Baltali...C5%9Fmas%C4%B1
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 19:06   #6
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Haklısın Eşref'im .

Hazır senide yakalamış iken geçen gün siyaset akedemisinde bir profosör konuşma yapıyordu. Konuşmasında darbe kültürünün 1800 yıllarda Mustafa reşit paşa tarafından başladığını söylemişti ilk temellerin o günlerde atıldığını ifade etmişti . Bir kaç gün öncede darbenin anatomisi isimli bir kitap aldım orda da tanzimat kararları ile yeni modernleşmenin ilk hareketini Mustafa reşit paşa yapmıştır diye ifade etmesi beni şaşırttı. Bu konu hakkında bir bilgin varmı.
Vallahi Yalçın abi Mustafa Reşit Paşa ve darbe kültürünün ilk ne zaman başladığı konusunda bir bilgim yok. İnşAllah bu konuda ben de bilgilenmek isterim.

Fakat Yalçın abi, kendi şahsi düşüncemi soracak olursan, darbe kültürü 1800'lerde somutlaşmış olabilir.

Türkiye'de TSK tarafından geçtiğimiz zaman içinde bir afiş bastırılmıştı. Slogan olarak da; Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye yazıyordu. Televizyonlar günlerce bu konu konuşuldu. Sonuç olarak bu slogananın, darbeci zihniyetin bir ürünü olduğu, olması gerekenin "Güçlü Türkiye, güçlü ordu" olması gerektiği sonucuna varılmıştı. Yanılmıyorsam da tartışmalar sonucunda o afi değiştirilmişti.

Bunu şu nedenle anlattım. Bu örnekten yola çıkacak olursak, Osmanlı'da Güçlü Devlet Güçlü Ocak (ocak devlet içindir) anlayışı Kanuni sonrası Duraklama döneminde değişmiş ve Güçlü Ocak Güçlü Devlet (devlet ocak içindir) anlayışı ortaya çıkmıştı.

Belki bu zihniyeti, o dönemin devlet adamları kendi isteğiyle getirdi. Fakat bu zihniyetin bir sonucu olarak ordu (ocak) devletten güçlü hale gelip darbeleri de gerçekleştirecek ortamı hazırladı.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 19:09   #7
Kullanıcı Adı
Beritan
Standart
hiç duymadığım ve bilmediğim bilgilerdi sağolasınız.
Beritan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 19:09   #8
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
HaArP Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanırım Bu Andlaşmayı kast etmiş olabilir ;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Baltali...C5%9Fmas%C4%B1

Olabilir ama bence 1800'lerde olan pek çok olayın doğrudan askerle değil, yabancı güçlerin Osmanlı üzerinde oynadığı kirli oyunlarla ilgisi var. Eğer bu bir darbeyse bu darbenin derin gücü İngiltere'dir.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 19:17   #9
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Duraklama (1579 - 1699)

Osmanlı'da duraklama dönemi Sokullu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır. Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir.' anlayışı gelişmiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%...ratorlu%C4%9Fu

İzahını yapmaya çalıştığım konu budur. Belki o gün için Osmanlı'da bir darbe olmamış olabilir. Ama darbenin Osmanlı'daki kökleri, bence bu noktada başlamaktadır.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2011, 19:33   #10
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Alıntı:
Eşref Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Duraklama (1579 - 1699)

Osmanlı'da duraklama dönemi Sokullu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır. Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir.' anlayışı gelişmiştir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%...ratorlu%C4%9Fu

İzahını yapmaya çalıştığım konu budur. Belki o gün için Osmanlı'da bir darbe olmamış olabilir. Ama darbenin Osmanlı'daki kökleri, bence bu noktada başlamaktadır.
Elinize sağlık... Bende katılıyorum... Ama Ukba Hocam'ın :

Alıntı:
tanzimat kararları ile yeni modernleşmenin ilk hareketini Mustafa reşit paşa yapmıştır diye ifade etmesi beni şaşırttı
Cümlesine binaen uygun düştüğü kanaatindeyim acizane :

http://tr.wikipedia.org/wiki/Baltali...C5%9Fmas%C4%B1
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı