|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
AK Parti'ye, CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye verilen oyları bütünüyle korku faktörüne bağlamanız doğru olmaz. Oy vermede korku da bir faktördür elbette; ama ana faktör temsiliyettir. Kendimizi, görüşlerimizi, zihniyetimizi vb. anlayışlarımızı temsil eden partilere oy veririz genelde. Başka faktörler için de oy veririz elbette, mesela yapılan hizmetler için mesela partilerin vaadleri için; ama oy vermede asıl etken; kimliğin, fikriyatın, zihniyetin temsilidir. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 1990'lı yılların ANAP + DYP + Refah Partisi tabanlarını 2000'li yıllarda büyük ölçüde kendi çatısı altında toplamıştır. 1995 Genel Seçiminde ANAP + DYP + Refah Partisi'nin almış oldukları toplam oy % 20'şerler civarından % 60'tır. 2011 Genel Seçiminde AK Parti'nin almış olduğu oy ise % 50'dir. AK Parti, 1990'ların bu 3 siyasi partisinin (ANAP, DYP ve Refah Partisi) toplam oyundan 10 puan az oy almıştır. Oysa AK Parti; zihniyet, fikriyat, dünya görüşü olarak o 3 partiden de fersah fersah üstündür Allah'a şükürler olsun ve AK Parti, yapmış olduğu olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle Türk Siyasi Tarihi'nde 1908 yılından 2014 yılına kadar iktidar olmuş tüm siyasi partiler arasında Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne açık ara en çok hizmet etmiş olan en iyi ve en başarılı siyasi parti olmuştur hamdolsun. Bu durumda AK Parti'nin oyunun normalde, ANAP'ın + DYP'nin + Refah Partisi'nin 1995 Genel Seçiminde almış olduğu toplam oy olan % 60'tan daha fazla olması gerekirken % 50 olmuştur. Bunun temelde 3 nedeni vardır. 1. Neden: Refah Partisi'nin küçük bir bölümü % 1 - % 2'lik Saadet Partisi'nde temsil edilmektedir. 2. Neden: ANAP ve DYP'nin seküler seçmenleri, oylarını dindar ağırlıklı merkez sağ AK Parti yerine laik CHP'ye vermektedirler. 3. Neden: ANAP ve DYP'nin milliyetçiliğe yakın olan seçmenleri oylarını MHP'ye vermektedirler. Normalde ANAP + DYP + Refah Partisi'nin 1995 Genel Seçiminde almış olduğu % 60 oranında oydan daha fazla oy alması beklenen AK Parti işte bu ve benzeri sebeplerle 2011 Genel Seçiminde % 50 oy almıştır. Buradan sizin, alternatif bir merkez partiye ihtiyaç var yorumunuza geliyorum. Eğer dediğiniz gibi olur ve Türkiye'de bazı tanınmış kadroların öncülüğünde alternatif bir merkez parti kurulursa, o siyasi partinin, oylarını asıl bölebileceği siyasi parti AK Parti değil, CHP'ye giden seküler merkez sağ oyların CHP'den ayrılıp o alternatif merkez partiye gidebileceği sonucunu doğurabileceğinden dolayı CHP'dir. AK Parti'nin % 40 civarında kemikleşmiş oyu ve % 50 civarında oyu vardır. AK Parti'nin % 50 civarındaki oyunun % 60'lara kadar yükselebilmesi de muhtemeldir ve kanımca olması gerekendir. Çünkü AK Parti hem en iyi hem de en doğru siyasi parti olduğu gibi, aynı zamanda da ülkemize ve milletimize tarihte en çok hizmet etmiş olan en başarılı siyasi partidir.
![]() Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 21:42 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Korku var derken nefret yoktur demiyorum. Ayrıca korku var derken bir kesim için var bir kesim için de yok demiyorum. Açıkçası kendi kesimini koruyacağım derken karşı kesimin görmemezliğe gelinmesinden sıkıldım. Yarın CHP iktidar olduğunda eğer bazı özgürlükleri engelleyebilme imkanı olursa bu 12 senedir iktidar olan AKPnin suçu olacaktır çünkü sen hukuku oturtmadıkça ve iktidarı daha da güçlendirdikçe yarın kim iktidar olursa o iktidarın karşıt kültüründeki insanlar tehlike altına girecektir.
Sizin yazdıklarınızı reddetmiyorum, bunlar benim de hep söylediğim ve desteklediğim şeylerdi zaten ama burada bambaşka bir şeye vurgu yapıyorum. 12-13 yıl oldu AKP iktidar olalı ve AB hedefi ne oldu acaba? AB neden kimsenin işine gelmiyor söyliyeyim çünkü AB sorumluluk yüklüyor, insan haklarından dem vuruyor. Kemalizm'in işine gelmiyor çünkü 1930 tarzı Ulusalcı Faşizm unsurlarını kaldırın diyor. Her yerde Atatürk olmaz. İslamcıların işine eskiden geliyordu tesettür ve din eğitimi hürriyeti konusunda ama şimdi iktidar elde olunca tahakküm kurma hedefi ile AB çelişiyor. Başta Cemaatle olan ittifak da işine geliyordu AKPnin tıpkı AB söylemlerinin eskiden işine gelmesi gibi. Ama şimdi işine gelmiyor... Zaten liberal demokratların muhalefeti bu gerçekten sonra başladı. Erdoğan, ABden uzaklaştı. AB eşitlik ve özgürlük temeli olan bir yapı fakat ABden uzaklaşan iktidarın Kafasında kendi tahakkümü altındaki sözde bir Eşitlik var yani abi-kardeş eşitliği gibi. Laik ve demokratik bir devlet reisinin ulu orta kadın erkek eşitliği, içki ayran, vapura binen kızlar, vs. gibi konulara girmesi rahatsız edici ve gereksiz. Arkadaş çevrende istediğini konuş ama bir makam mevki sembol olarak kürsüde konuşurken halkı kışkırtma, halkın bir kesimi ile ters düşme, ezme, aşağılama. Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 22:06 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Hakaret. |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri devam etmektedir. AB ile tam üyelik müzakeresi ilişkilerimizde sorunun kaynağı AK Parti ve Türkiye değil, AB'dir. Kıbrıs meselesi kilitlenmiştir; Rum tarafının anlaşmazlığı nedeniyle Kıbrıs meselesi çözüme ulaşamamaktadır. BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Annan Plânı isimli plânının yapılan halk oylamalarında Kuzey Kıbrıslı Türkler evet oyu vermişlerken, Güney Kıbrıslı Rumlar hayır oyu vermişlerdir. AB ile tam üyelik müzakerelerimizde Kıbrıs meselesinin kilitlenmesi ve bazı Avrupalıların hem İslam ülkesi olan hem de büyük bir nüfusa sahip olan Türkiye'nin bu özellikleri sebebiyle AB'yi girmesini istememeleri müzakere sürecinin uzamasına sebep olmaktadır. Yani Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerinde hatalı olanlar AK Parti ve Türkiye değil, Kıbrıs meselesini kilitleyen Güney Kıbrıslı Rumlar ve büyük bir nüfusa sahip olan İslam ülkesi Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasına karşı olan bazı Avrupa ülkeleridir.
Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 22:15 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|