|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak kadirmısırlıoğlu.com
*Sultan Hamid önemli bir meselede gece vakti kendisinin uyandırılmasına müsaade etmişti. Yazar kadir mısıroğlu Mustafa Armağanın- Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı,kitabı için şunları söylüyor Sultan* Abdülhamid Han’ın ismiyle dans kelimesini yan yana getirmekteki garabet ve çirkinlik bir yana, bu kitap kapağındaki beyân ile istismar örneğidir. eser, elli bin basılmış ve bedâvâ dağıtılmıştır. Gülen cemaatiyle* ilk ihtilâfım Sultan* Abdülhamid merhûmun torunu Şehzâde Abdülkerim Efendi vesilesiyle olmuştur. şehzâdeyi Fâtih Koleji’nde parasız okutturmaya muvaffak olamadım. Şimdi O’nun dedesini çarpık hizmetleri için propaganda malzemesi* kullanmaktalar Yazar* Sultan aziz ve* Meşrûtiyet isimli eserinde alınan şu* satırı yazmaktadır Veliaht Murad tahta çıkınca, kardeşi Şehzâde Abdülhamid «Veliaht» statüsü kazanarak vârisi olmuştu. Abdülhamid, Abdülaziz’e yönelik hal’ girişimini bildiği hâlde, tahta* yaklaştıracağını düşünerek ses çıkarmamıştı. *Osmanlı hayranı olarak alıştığımız İlber Ortaylı’ya göre Lâtin harflerinin taraftarı, Sultan* Abdülhamid’dir. halkımızın büyük cehâletine sebep, okuma-yazmadaki güçlüktür. güçlüğün nedeni harflerimizdir. Sultan bu işi kolaylaştırmak için Lâtin harflerini kabul etmek yerinde olur!.. demektedir.1908 Temmuz’unda Makedonya’da patlayan ihtilâlle, Osmanlı İmparatorluğu’nda* Abdüülhamid’in otuz yıllık despot yönetimine dur denilmiş… diktatör padişah II. Abdülhamid bile… bunu* bir müslüman yazar söylüyor!.. Bu kadarlada kalmıyor O büyük hükümdarın garezkâr düşmanlarından pek çok nakiller yapıp süzgeçden geçirmeksizin eserine koyuyor *Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri Sultan* Abdülhamid’i senâ eder Şeyh Sirâceddine O, sizin mânen amcanız mesâbesindedir!.. dermiş. Süleyman Efendi müridine. II. Meşrûtiyet’in ilânında Sultanahmed Meydanı’nda* üzüleceksin şamatacıların en önünde Hızır Sultan Abdülhamid baş rolde Hızır (a.s.) Selânik’ten gelen* Hareket Ordusu na karşı kılını kıpırdatmamıştır.Şâyân-ı hayrettir ki, *Sultan diyordu ki: Evlâtlarım!.. Hareket Ordusu’na karşı bir şey yapmadığımdan dolayı bazıları hakkımda sözlü tecâvüzde bulunurlarmış. Sakın siz, böylelerine kapılmayın. Evet, ben hareketsiz kaldım. Çünkü onların en ön safında Hızır –aleyhisselâm-‘ın yürüdüğünü gördüm anladım ki, ne olacaksa olacaktır. Bu kader icabıdır. Karşı çıkıp ibâdullâhın kanlarının heder olmasına sebep olmak istemedim. .Sultan Abdülhamid merhumun kalb gözü açıktı kızı Ayşe Sultan da Babamın çok nasihatını aldım. Aklına her zaman hayran kaldım. Görüşü çok kuvvetli idi. İleriyi keşfedecek kadar keskin görüşlü idi. Kerâmet sahibiydi. söylediklerinin hakikat olduğunu zaman bize isbat etti.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
*İstiklâl Marşı’nın bestesini 1924’te Mustafa Kemal de değiştirmek istemişti 1924’te Reisicumhur Mustafa Kemal’in İstiklâl Marşları’nın yerine Paris, Viyana Napoli Konservatuvarları’na* marş sipariş edilmesini düşünülmüş ama kararname bürokrasiye takılmış ve uygulanamamıştır CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın İstiklâl Marşı’ndan bahsederken*“En büyük üzüntüm emsalsiz marşın hakiki mânâsını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış, olmasıdır”*demiştir ve yeni marş arayışları başladı...vatandaşlarımız*Âkif’in şiirini, Hazreti Muhammed’in devrine ait bir ilâhinin nağmeleri ile okuduklarını zannederlerken aslında Mısırlı bir bestekârın eserini terennüm ettiler! *İstiklâl Marşı melodi olarak güzeldir, hoştur, sanatlıdır ama nağmeleri mehter gibi askerî bize”*değil,*ses aralıklarının Düzgün okunabilmesi ciddî musiki eğitimi gerektirir, güftesi tuhaflaşır; söz müziğe, müzik söze uymaz, “larda yüzen”, “ocak obe”, “raaa helâl”gibi tuhaf ibâreleri haykırmak zorunda kalırsınız.Âkif’in şiiri mânâ ve âhenk olarak muhteşemdir; istiklâl mücadelesinin tüm hissiyatını barındırır, edebî bir âbidedir ama*“güfte”,*yani beste saltanatlı ve ağırdır. şiir”*ile*“güfte”* farklıdır edebiyatımızın meşhur ve sanatça üstün örneklerinin bestelenmeyip* “şiir”*kalmalarının sebebi budur. Mehmed Âkif’in Necip Fazıl’ın şiirleri ezbere bilinir ama güfte olarak bestelenmiş nağmeleri dillerde dolaşan eserleri yok gibidir, *Zeki Üngör’ün bestesi*Akif’în şiiri ile uyum sağlayamamıştır okunuşu zordur nağmeleri yabancıdır ve doksan senedir İstiklâl Marşı’nın değiştirilip değiştirilmemesi meselesini tartışıyoruz Millet Meclisi’nin açıldığı*“millî marş”yarışmasına 724 şiir gönderildi hiçbiri beğenilmedi ve*Mehmed Âkif’e rica edilerek yazdırılan*“İstiklâl Marşı”,*Meclis’in 12 Mart 1921’deki oturumunda*“millî marş”kabul edildi. Meclis,*Âkif’in şiirini Türkiye’nin dört bir tarafındaki,* işgal altında bulunan İstanbul’daki bestekârlara da gönderdi çok sayıda beste çıktı. bestekârlar arasında Muzıka-yı Hümâyun”un yani İstanbul saray orkestrası şefi Zeki Bey*de vardı. bestesi törenlerde*“millî marş”*olarak çalınmasına başlandı.*Millet Meclisi, millî marşın belirlenmesi için 1923 te* beste yarışması açtı* birinciliği*Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi aldı ancak marş kargaşası son bulmadı bestekârlar kendi eserlerini çaldırmaya başladılar. Her bölgede farklı bir marş çalınıyordu 1930’ların başında millî marş”*olarak*Zeki Üngör’ün bestesi çalınır oldu...Hükümet, marşların hiçbirinin*“kabul edilebilecek kuvvete ve kudrete sahip olmadıklarını”,işe yaramadıklarını”düşünerek 19 Mayıs 1924 te Mustafa Kemal’in İsmet Paşa*imzalı bir* kararname çıkardı “marşın Türk bestekârlarca* arzu edilen şekilde yapılmadığını söylüyor Türkler ve Avrupalı müzisyenlerin katılacakları yeni bir yarışma açılmasını duyuruyordu *Millet meclisi Paris, Viyana Napoli Konservatuvarları’nda istiklal marşı bestelerinin yollanıp* üç eserin seçilmesi ve en hoşa gideninin ‘millî marş’ kabul edilmesini bestekârına maddî ödül ile madalya verilmesi”*öngörüyordu. Bakanlar Kurulu’nun 19 Mayıs 1924’te İstiklâl Marşı’nın üç Avrupa konservatuvarı tarafından belirlenmesini öngören ve Mustafa Kemal ile Bakanlar Kurulu* kararnamesini imzaladı Ama, kararname çeşitli bürokratik sebeplerden uygulanamadı İstiklâl Marşı’nın müziğinin değiştirilmesi imkânsız gibidir ama değiştirilecekse yeniden besteletmeye lüzum yoktur. 1921 ile 1924 arasında bestelenmiş marşlar vardır ve*“Ordumuz etti yemin”, “Ey şanlı ordu ey şanlı asker”yahut*“Gafil ne bilir neşve-i pür şevk-i vegayı”*gibi en meşhur mehter marşlarının bestekârı*Muallim İsmail Hakkı Bey’in eseri bunların içerisinde bence en mükemmelidir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
Hayatta en hakiki mürşid, sansürdür! *Sultan Abdülmecid’in kızı,Abdülhamid’in de kızkardeşi Seniha Sultan 4 Mart 1924’te, Hilâfet kaldırılıp Osmanlı ailesi sürgüne gönderildiği sırada*Reisicumhur Mustafa Kemal’e* telgrafında*“78 yaşındayım. Odadan çıkmaya gücüm yetmediğinden, alınan karara uymam mümkün değildir. Hayattan nasibi kalmamış benim gibi bir ihtiyarın son günlerini odasında geçirmeye müsaade buyurmanızı istirham eylerim”*diyordu ama dikkate alınmamış ve sürgüne gitmeye mecbur kalmıştı.bu telgrafı yayınlayınca neden yayınladın eline ne geçti? Atatürk’e hangi hakla hakaret edersin? gibisinden abuk-subuk, değerlendirme yeteneğinden uzak gerçeklerden* kaçmayı iş zannedenlerin dillerine pelesenk ettikleri ifadeler geldi*Atatürkü konuştuğumda babam yaşında* bir ayağı* çukurda adamlar bu yaşa gelmiş* bana Atatürk’e lâf ediyorsun”*diye yazıyorlar Mâlûm korodan, tıngır tıngır tepkiler gelip duruyor: Atatürk’e ne hakla hakaret edermişim, birilerinin ekmeğine yağ sürüyormuşum Atatürk’ten*“Mustafa Kemal”diye bahsetmeyecekmişim Altında*“Atatürk”*imzasının bulunduğu belgeyi yayınlamayı“Atatürk’e hakaret”*addediyorlarmış bu memleketteki kamplaşma ve 95 senelik rejimin* zayıf olduğuna inanmaktır kamplaşma* belgeye* karşı çıkacak kadar şiddetlenmiştir! Mustafa Kemal Paşası’na*“Atatürk”*denmesini istemek, belgenin imzası bile*“Mustafa Kemal”*olduğu halde“krizlere girmek idelojik körlüktür! *hayatımda, tarihi* belgeye dayandırdım; tarih yorum, yahut kalpten geçenlerle değil,* belge ile yapılan bir ilimdir. Türkiye bir*“belge cennetidir aramayı bilirseni istediğinizi bulursunuz paylaştıklarımda suç teşkil eden hususî hayata giren kısımları sansürledim; bana göre aynı kanaatte olmasanız bile kanunlara karşı gelmek ucuz kahramanlık, özel hayatı gözler önüne sermek edep ve terbiye dışı bir iştir Zamanı sakın yayınlama!”gibisinden çığlıklara ise* gençlik senelerimden âşinayım. 25* sene önce* “Şahbaba”yı yazdığımda dört Sakın yapma,* zamanı değil, bekle tavsiyelerinin hiçbirini ciddiye almadım akıllara kulak asmamam sayesinde bir hakikatin de farkına vardım zamanı değil”*diyenlerin sözünü ettikleri o*“zaman”ın gelmesini asla istemiyorlardı *Türkiye’de belge yayınlamak devletin arşivlerindeki orijinal evrakı neşretmek bir kesimin gözüne batıyorsa* memlekette ilim irfan da bitmiş demektir aynı yolda gitmeye hadiseleri*“yazmaya devam edeceğim merak ediyorum: Mürşidlerin en hakikisi olan“ilim”in yerini sansür ve belge gizlemek mi aldı, ne oldu? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
Mükemmel bir ikiyüzlülük örneği! *Türkiye’nin bazı suçlular, kaçaklar, şüpheliler ve darbeciler için çıkarttığı yakalama kararını Avrupa dikkate almamış cevap vermemiş sürüncemede bırakmıştır PKK’sından Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren teröristlere göz* yummuştur Özdemir Sabancı’nın,*Haluk Görgün’ün Nilgün Hasefe’nin katili Fehriye Erdal’ın Belçika’da yirmi sene bir-iki kez gözaltına alınmış elini-kolunu sallayarak dolaşmıştır işin tehlikesi kendilerine varınca 2016’da* 30 sene hapse mahkûm etmiş fakat mahkûmiyet süresinin ertesi sene yarıya indirilmiş ve yakalanamamıştır*Avrupa’nın işin içinde İspanya olunca hemen harekete geçmiş mesele Türkiye olunca kıvır kıvır kıvıranıp çifte standard”*ve ikiyüzlülük uygulamıştır Bizler neredeyse Avrupalı olacağız, medenîleşeceğiz”*diye çırpındıkça Avrupa önümüze reçete ve talep listeleri sürüyor, zayıf notlar veriyor bizden kaçan katillere ve darbecilere bile*“Buyur ağam, meydan senin”*dercesine her imkânı sunuyor işin içine kendilerinden biri girince ayrılıkçıyı hemen derdest ediyor Neden? Türkiye’nin başına gelenler Avrupa’nın umurunda olmadı Almanya’nın*Carles Puigdemont’un gözaltına alması mükemmel bir ikiyüzlülük örneğidir Biz de Avrupalıyız, bizi de alın, gibisinden yakarışlarımızın mutlaka* son bulması gerekir ama o idrak* nerelerde *Osmanlı Devleti, 19. asırdan itibaren, Tanzimat sonrasında Katalanyayı yakından takip etmiştir. Barcelona’da konsoloshanemiz mevcut olmuş, diplomatlar Katalanya’daki hadiseleri İspanya’nın Katalanya politikasını günü gününe İstanbul’a rapor etmişlerdir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
Mehmed Âkif’in şiirini değiştirmek *19 Mayıs 1924’te Reisicumhur*Mustafa Kemal*tarafından da onaylanıp resmiyet kazanan millî marşı Türk bestekârların yapmalarının arzu edilmesine rağmen olmaması sebebi ile Türkler’in ve Avrupalı müzisyenlerin katılacakları yeni bir yarışma açılmasını, eserlerin Paris, Viyana ve Napoli Konservatuvarları’nda belirlenmesini ve* marştan en hoşa gideninin*“millî marş”*seçilerek bestekârına ödül ile madalya verilmesini öngörüyordu.kararnamenin ardından Millî Eğitim Bakanlığı, millî marşta yapılacak değişikliğin sadece besteyi değil, sözleri de kapsadığına; Mehmed Âkif’in manzumesinin de değiştirilmesi gerektiğine karar verdi; *İstiklal marşı için beste yarışmasından önce güfte*müsabakası”açıldı ve, 13 Kasım 1925’te gazetelerde yayınlandı.şöyle deniyordu Güftenin vakarlı, ümid saçıcı, ruhu yükseltici olması şarttır. Türkçe ile, Türklüğün varlığını, mâzisini ve büyük istikbalini ifade etmelidir. Güftenin kısa olması* bir meziyettir Müsabakayı kazanan esere beş yüz lira mükâfat-ı nakdiye ile bir Maarif Madalyası, ikinciye yüz lira mükâfat ile takdirname verilecektir.Âkif Bey’in İstiklâl Marşı büyük mücadelelemizin kudsî hatırası olarak saklanacak ve millî marş yanında ‘İstiklâl Marşı’ unvanıyla merasimde söylenecektir”.Bugüne kadar farkedilmeyen üzerinde durulmayan bu ilânın önemini herhalde farketmişsinizdir: *Ankara, İstiklâl Marşı’nın güftesini de değiştirmeye, Mehmed Âkif’in o muhteşem şiirinin amillî marşın sözleri olmamasına karar vermiş, iki buçuk ay içerisinde yazılacak şiirler seçilecek olanının millî marş yapılmasını istemiş. Ama,*Âkif’in manzumesinin bestesi bir tarafa atılmayacak, törenlerde*“İstiklâl Marşı”olarak okunacak fakat millî marş”olmayacakmış Bu ilânla acemi, meçhul dünya kadar şair Millî Eğitime şiirler gönderdiler.* birbirinden beter ve,*Âkif’in o muazzam manzumesinin yanında esâmileri okunamayacak seviyedeydiler Yarışmadan bir netice çıkmadı ve*Âkif’in şiirine ilişilemedi Âkif’in şiirini değiştirme hevesleri kursaklarında kaldı 1937’de neticesiz** bir başka yarışma daha yapıldı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
Papa’nın ‘Cehennem yok!’ sözü de birşey mi? Katolikler bir kadının Papa seçildiğini bile görmüşlerdi *93 yaşındaki bir İtalyan gazeteci “Papa cehennemin olmadığını söyledi” diye yazınca Katolikler birbirine girdi ve Vatikan yalanladı. Vatikanda Gilberta” adındaki kadın 853’te “Sekizinci John” olarak Papa seçildi ama bir âyin sırasında doğum yapınca öldürüldü Katolik rahiplerin evlenmelerinin yasak olmasına rağmen birçok*Papa çocuk*sahibi olmuştur.*PAPA Fransuva, cehennemin olmadığını, günahkâr ruhların âhırette yokolacağını söyledi* kıyametler koptu. Vatikan kutsal pederlerinin böyle bir şey söylemediğini, günahkârların cehennemde ebediyyen yanacaklarını duyurdu.Papa’nın açıklamasının* ardından salonun alçı süslemeleri döküldü. Papa’nın sözleri Aziz Petrus’u hiddetlendirdi ve* kilisenin tavanını Fransuva’nın kafasına geçirdi”deniyor *Katolikler geçmiş asırlarda skandallarla sarsılmıştı 853 senesinde*“Joan”*isimli bir kadın erkek zannedilip*“Sekizinci John”unvânıyla Papa yapıldı Jutta”dedikleri* Almanya’da yaşayan İngiliz misyoner ailenin kızıydı 12 yaşında kadın elbiselerinden sıkılmış, erkek gibi görünmek istemiş, erkek elbiseleri giymeye başlamıştı. ilâhiyata merak saldı, Atinada din ve felsefe öğrendi Romada erkek zannedildi rahip oldu kardinal oldu ve her ne halt ise 853’te ölen*Dördüncü Leo’dan sonra* Papa seçildi Sekizinci John”*adını aldı iki sene beş ay dört gün* Papalık tahtında oturdu.*Kadın Papa*Joan’ın gidişi garip oldu. Roma imparatorunun oğluna hamileydi bebeğini dokuz ay boyunca gizledi Aziz Petrus Kilisesi’nin dışında kortej halindeki bir âyin sırasında, doğurdu Şeytan görmüş gibi olan Kardinaller Joan’ı, ve yeni doğmuş çocuğunu taşlayıp öldürdüler. Vatikan,*Joan’ın* ismini Papa listesinden sildi kilisesi yok edildi Kilise,*Joan’ın unutulması için elinden geleni yaptı fakat hadisenin tarihe geçmesine mâni olamadı Joan’ın macerası* romanlara konu oldu filmler yapıldı, çizgi romanlar yayınlandı...kardinaller Joanı gömüp üzerine mermerden bir plâket, anne ile çocuğunu gösteren bir heykel dikdiler Plâket ve heykel 16. yüzyılda kırdırıldı, parçalatıldı *Bekâret yemini eden ve* Papalığa yükselen Katolik rahiplerin kadınlarla ilişki kurmamaları, dünyadan* el-etek çekmeleri gerekirdi 904’te Papa olan ve yedi yıl hüküm süren*Üçüncü Sergius’un Marozia* adında 16 yaşlarında bir sevgilisi ve gayrımeşru bir oğlu vardı.*Marozi’nın annesi Theodora, sevgilisini 914 te*“Onuncu Jean”*unvanıyla Papa seçtirdi Sergius’un gayrımeşru oğlu 931’de*“Onbirinci John”*olarak Papalık tahtına oturdu. gayrımeşru oğul* Papa seçildiğinde 18 yaşındaydı babasının metresini kullandı öz yeğenleriyle ilişkiye girdi* bir papazın cinsel organını kestirdi. 963 te Aziz Petrus Kilisesi’nde toplanan 50* kardinal, Papa’yı saygısızlık ve, yalan yeminle, cinayet ve zina ile suçlayıp Papalık’tan azlettiler.*Sekizinci Innocent*1484’te Papa iki gayrımeşru çocuğun Borjia*ailesinin dört çocuğu vardı çocuk sahibi Papalardan 1523’te ki Papa Yedinci Clement’ gayrımeşruydu, sevgilisinden oğlu vardı Üçüncü Paul’un dört oğlu* iki erkek torunu vardı, 20 yaşına bile basmamış olan torunlarını* kardinal yapmıştı Bunlar, Vatikan’ın tuhaflıkları |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Kaynak habertürk.com murat bardakçı
Ayasofya Kararnamesi’nin kriminal laboratuvarında incelenmesi şarttır! *CUMHURBAŞKANI* Erdoğan* Ayasofya Camii’nde* yaptığı konuşmada heyecanlandı Heyecan hissetmeden konuşması mümkün değildi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Ayasofya’da bir Cumhurbaşkanı’nın huzurunda Kur’an okunuyor ve Cumhurbaşkanı mâbedin içerisindeki topluluğa hitap ediyordu... Ayasofya’nın müze kalmasına karşıyım beş asır boyunca cami olarak kullanılan*“fetih sembolü”*mâbed eskisi gibi cami haline getirilmelidir bu karar siyasî olarak zordur Yunanistan “savaş sebebi”sayabilit ama gönül fethin sembolü olan mâbedin kapalı kalmasına razı gelmiyor...Ayasofya* zihnimi kurcalıyor Reisicumhur*Atatürk Ayasofya’nın*“müze”*hâline getirilmesi hakkında 24 Kasım 1924’te çıkartılan Bakanlar Kurulundaki imzası, *atatürkün imzası şüphelidir Hükümet üyelerinin imzaları gerçektir, yani bakanlar tarafından bizzat atılmışdır *“K. Atatürk”*imzası ise sanki başkası tarafından atılmış gibidir ORTADA BİR TUHAFLIK VAR Asırlardır cami olarak kullanılan mâbedin 1934’te müze yapılması gelişmeleri bilinmektedir ve*“Atatürk’ün mâlûmatı vardır Ama imza farklıdır Ayasofya Kararnamesi kriminalde titizlikle incelenip Atatürk* imzasının sahte olup olmadığı ortaya çıkartılmalıdır |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|