|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
Şehit Şeyh said en iyisini yapmıştır. rejimi değiştireceğim diye yapılır balgibi yapılır müslüman askerin laik kemalist rejimin tarafında ne işi var. ? kimi savunuyorsan ondansın o kadar basit. müslüman askere sialm mı çekilirmiş ? Hz.Ali hayatını oku da biraz beynin açılsın. milliyetçilik seni esir almış. hz Ebubekiri oku haz Hüseyini oku.. infaz hak edene haktır. bu ayetle de hadisle de haktır !
![]() |
||
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
![]() Hizbullah'ın lider kadrosu ve tetikçilerinin CMK'nın 102'nci maddesinde yapılan değişiklikle salıverilmesine, Hizbullah ve JİTEM tarafından Kuştepe Köyü'nde kurulan karargahta yakınları sorgulanarak katledilen Cizreli mağdurlardan tepki geldi. Hizbullah tarafından eşi katledilen Fatma Yaşar, "Neden insanları öldürenleri de cezalandıracak bir yasa çıkartmıyorlar?" diye sorarken, eşi öldürülen Şefkiye Aslan da, "Herkes bilsin ki bundan sonra yaşanacak olan ölümlerden ve faili meçhullerden hükümet sorumludur" dedi. Hizbullah'ın lider kadrosu ve tetikçilerinin CMK'nın 102'nci maddesinde yapılan değişiklikle salıverilmesine mağdur yakınlarından büyük tepki geldi. Bir dönemin kanlı izlerini taşıyan Cizre'de, adam kaçırma, yargısız infaz ve akıl almaz işkence yöntemleri ile anılan Hizbullah, lider ve tetikçi kadrosunun serbest bırakılmasıyla tekrar gündemde. Hizbullah Örgütü, JİTEM ve korucu başı Kamil Atak'ın adamları Kuştepe Köyü'nü PKK'ye yardım ettikleri gerekçesi ile boşalttıktan sonra Hizbullah ile JİTEM Grup Komutanı Albay Cemal Temizöz tarafından hem karargah hem de sorgulama ve infaz merkezi olarak kullanıldı. Hizbullah operasyonu sırasında ilk cesetler de bu köyde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkmıştı. CMK'nın 102'nci maddesinde yapılan değişiklik nedeni ile dönemin cinayetlerine karar veren Hizbullah'ın lider kadrosu ile tetikçilerinin serbest bırakılması yakınlarını Hizbullah tetikçilerine kurban veren Cizreli aileleri isyan ettirdi. '35 gün akıl almaz işkenceler gördü' 1992 yılında Hizbullah tarafından katledilen Süleyman Turgut'un eşi Fatma Yaşar'ın anlattıkları hem o dönemde Hizbullah'ın kimlerin himayesinde ve talimatı ile cinayetler işlediğini gözler önüne seriyor hem de işkence seanslarının nasıl devrede olduğuna ışık tutuyor. Fatma Yaşar, "Fakir bir aileyiz. 92 yılında eşimi Yafes Mahallesi'nde bulunan emniyete götürdüler. Orda 35 gün işkencede bıraktılar. Eve geldiği zaman öyle bir haldeydi ki biz onu tanıyamadık. Kocam eve geldi ve onu tıraş ettik. Sonra bana dedi ki 'Benim bir resmimi çekin bir gün size lazım olacak. Çünkü bu adamlar beni artık sağ bırakmayacaklar' dedi. Eşimi 25 gün evde çocuk gibi besledim. Ancak sıvı şeyler yiyebiliyordu. Bu 25 gün içinde meyve ve su ile besledim eşimi" dedi. Yapılan işkence sonucu eşinin akli dengesinin de bozulduğunu belirten Yaşar, "Eşimi öyle bir hale getirmişlerdi ki, beni bile kardeşi sanıyordu artık" diye konuştu. 'Savcı gülünce öldürüldüğünü anladık' Yaşar, "25 gün onu evde besledikten sonra yine bir gün gelip evden aldılar. Kuştepe Köyü'ne götürdüler. Bizler aramadık yer bırakmadık. Savcılığa bile gittik. Savcı bize güldü. Savcının gülmesiyle birlikte Süleyman'ı öldürdüklerini anladık. Günlerce aradık ama bir gün onun ölüm haberini duyduk. Süleyman'ın Kuştepe'de öldürüldüğünü oradaki köylüler söyledi. Öldürüldüğü yere gittiğimizde kanlı elbiseleri vardı. Köylüler onu gömmüşlerdi. Eşim Hizbullah ve JİTEM tarafından öldürüldü" dedi. 10 yıllık bir yargılama sürecinde Hizbullah üyeleri hakkında yargının bir karara varmamasına tepki gösteren Yaşar, "Hükümet çıkarttığı yasalarla suçluları ve insanları katledenleri bırakıyor. Neden insanları öldürenleri de cezalandıracak bir yasa çıkartmıyorlar. Bu insanların hiçbir şekilde bırakılmaması gerekiyor. Benim kocamın hiç kimseye zararı dokunmamıştı. Neden öldürdüklerini de anlamadım" dedi. 'Korucubaşı Atak 'Eşini Hizbullah'a verdik' dedi' Korucubaşı Kamil Atak ve JİTEM elemanları tarafından 1994 yılında evinden alınan Hüseyin Aslan'ın eşi Şefkiye Aslan, "Eşimi evden aldıkları zaman, ben onlara engel olmak istedim fakat beni taşlarla kovaladılar. Beni de dövdüler, bebeğim de kucağımdaydı. Onların beni tekme tokat dövmeleri soncu bebeğim yere düşerek yaralandı. Ben yinede eşimi götürenlerin peşine düştüm. Ama engel olamadım. Eşimi götürdüler. Ben daha sonra Kamil Atak'ın evine gittim. Onun ayaklarına kapandım eşimi geri vermesi için. Onun ayaklarına kapanarak eşime bir şey yapmamaları için yalvardım. Kamil Atak, bana 'Ben artık müdahale edemem. Çünkü eşini Hizbullah'a teslim ettik. O günden sonra eşimden bir haber alamadım. O günden sonra eşimin bir kemik parçasını ne de elbiselerini bulabildik" şeklinde konuştu. 'Bu katilleri hiçbir şey olmamış gibi aramıza gönderdiler' Eşini ve daha nice insanı öldürenlerin ceza almadan hükümetin yasa değişikliğiyle serbest bırakılmasını bir türlü anlayamadığının altını çizen Aslan, "Bu hukuk dışı bir şeydir. Hükümet neden tetikçileri ve tecavüzcülere serbest bırakıyor da suçsuz olanların cezaevlerinde tutuyor anlamıyorum. Biz bu kişilerin cezalandırılmadan serbest bırakılmasını istemiyoruz. Şimdi bu katilleri hiçbir şey olmamış gibi bizim aramıza yine gönderecekler. Yine yeni ölümlere yeni kayıplara yol açacaklar. Herkes bilsin ki bundan sonra yine yaşanacak olan ölümlerden ve faili meçhullerden hükümet sorumludur" dedi. 'Bölgedeki cinayetlerin yüzde 80'ini Hizbullah işledi' Mehmet Tunç adlı vatandaş da, "90'lı yıllardan 2000 yıllarına kadarki sürede Cizre'ye baktığımızda 300'ü aşkın kişi öldürüldü, katledildi veya kaybedildi. Bu insanlarımızı öldürenler ve kaybettirenler şimdi hükümetin çıkardığı yasalarla serbest bırakılıyor" diyerek tepki gösterdi. Yaşanan cinayetlerin yüzde 80'ninin Hizbullah örgütünün yaptığını herkes tarafından bilindiğini vurgulayan Tunç, "İşlenen bunca cinayetten sonra Hizbullah örgütü devlete sorun olmaya başladığı için hepsini topladılar. Şimdi de serbest bırakıyorlar. Bu durum şu anlama geliyor, 'bunları tekrar Kürt halkının içine göndereceğiz. Kürtlüğe karşı dursunlar. Yine ölümler yaşansın. Zulümler yapılsın'" dedi. Devletin çıkarttığı yasalar karşısında şaşkınlık içinde olduğunu belirten Tunç, "Cezaevlerinde yıllardır türlü türlü hastalıklarla boğuşanlar, suçsuz bir şekilde yıllardır cezaevinde kalanlar bırakılmıyor. Yüzlerce kişinin ölümünden sorumlu olanların serbest bırakılması Türk adaletinin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor" dedi. 'Bunlar devletin adamlarıdır' 90'lı yıllarda kellecilik, Jitemcilik, mitçilik ve Hizbullahçılık adı altında kullanılan kişilerden bir kısmı daha önce tutuklanıp cezaevine atıldığını ve bunların devletin adamları olduğunu belirten Mehmet Şerifoğlu da, "O dönemde de bunlar birlikte çalışıyorlardı. Şimdide hükümet çıkardığı bir yasayla bu kişileri serbest bıraktı. Buda devletin bir taktiğidir. Yani hukuki bir şey değildir. Sadece milleti ezmek, yok etmek, zulüm yapmaktır. Tecavüzcüler, rantçılar ve tetikçiler bırakılıyor fakat 20 yıldır cezaevinde bulunan kanser hastalarını bile bırakmıyorlar. Bir sürü hasta tutsak var onları neden bırakmıyorlar. Devlette adaletli bir hukukun işlenmesini istiyoruz" dedi. 'Suçluları bırakıp, suçsuzlara ceza vermeye son versinler' Devletin, tetikçileri, Hizbullahçıları ve tecavüzcüleri serbest bırakmalarını istemediğini dile getiren Abdurahim Dadak ise, düşüncesini dile getirdiği için, hakkını aradığı için ya da ana dilini konuştuğu için 20 yıl ceza alanların serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de seslenen Dadak, "Meclisten ricamız bu konular üstünde dursunlar. Suçluları bırakıp suçsuzlara ceza vermeye son versinler. Suçluları bırakmasınlar" dedi. Bütün bu açıklamalar her şey yalandır değil mi ? Hangi sahabe birisini katletmiş işkence yapmış infaz domuz bağıylamı olur... ![]() |
||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|