Peki nikel buyrun başlayalım

Birinci cümlenizde Osmanlı Devletinin, Güneydoğu'ya Kürdistan dediğini yazdığıma değiniyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyeti madem Osmanlı'nın devamı ise neden Osmanlı'daki hak - hukuk -adalet sisteminin Türkiye Cumhuriyeti'nde olmadığını soruyorsunuz. Deniz dalgası zannedilip üzerinde sörf yapılacak bu sorunuzu yine de şu cevapla anlamlandırmaya çalışayım, çünkü burası sahil değil.
Osmanlı'daki sistemin neden bizde olmadığını ülkemizin kurucularına sormak lazım.

İkinci cümlede Başbakan'ın "Tek Vatan Tek Bayrak Tek Devlet Tek Millet" sözü ile yukarıdaki yazımın çakıştığını söylüyorsunuz. Osmanlı Devleti kadar geniş bir coğrafyaya yayılarak onun kadar uzun süre bu geniş coğrafyayı idare edebilmiş başka bir medeniyet yok. Osmanlı Barışı - Osmanlı Coğrafyası.. Bakın bakalım orada durum nasıldı? Tıpkı Başbakan'ın sloganında olduğu gibi: Tek Vatan Tek Bayrak Tek Millet Tek Devlet.. Yani Osmanlı Vatanı, Osmanlı Bayrağı, Osmanlı Milleti, Osmanlı Devleti. Yoksa Başbakan'ın sloganından ülkedeki azınlıkları çıkarıp atacak değiliz. Büyük devlet de böyle olunur zaten, Cihana bu anlayışla hakim olunur, hükmedilir.

***

"İlle de Ak Partili olmak , Ak Parti felsefesi budur diyenlere boyun eğmek mi dir?"

Kusura bakmayın ama AK Parti felsefesini ben belirlemiyorum, açarsınız Kurumsal Kimliği, açarsınız Parti Tüzüğünü, açarsınız Parti Programını bakarsınız AK Parti'nin felsefesi neymiş.

***

"Şu tazdıklarınız bence CHP ve MHP düşüncesine daha yakın.Ak Parti düşüncesine yakın bulmuyorum"

Ya bir de cevap bekliyorsunuz, şu çirkinliğe ne dememi istersiniz? Sizin beni CHP ve MHP'ye yakın bulmanızla ben onlara yakın olmam tıpkı parti felsefesini benim belirlemediğim gibi. Neyse odur.

***

"Eğer önce refah seviyesi yükselsin , iş güvenceleri artırılsın , eğitim ve sağlık hakları güvence altına alınsın , demokrasi çıtası yükseltilsin dediysem bunun neresi faşistlik anlayamadım"

Sözlerinize katılmamak mümkün mü.. Refah seviyesi de yükseliyor, iş güvenceleri de artırılıyor, eğitim ve sağlık da güvence altına alınıyor, demokrasi çıtası da AK Parti ile hiç göremediği ölçülere yükseldi zaten bunların hepsi muasır medeniyet ülküsünde birbiriyle paralel gelişmeler. Buraya kadar güzel yalnız bu noktadan sonra kurduğunuz cümle (Çünkü o zaman her kes gururla "Ne mutlu Türkiye'liyim" diyecek) Güneydoğu'yu ve Kürt insanını ve de sorunun içeirğini hiç bilmediğinizi ya da daha doğru bir ifadeyle hiç umursamadığınızı gösteririr. Arınç'ın dediği gibi "Kürtler onurlu insanlardır" önüne kemik atarak siyasi, kültürel, etnik haklarından vazgeçiremezsin. Sadece sorunun sosyal boyutunu halletmiş olursun. Ayrıca Ne Mutlu Türkiyelim zaten diyorlar. Türkiyelilik kavramında sorun yok ama demek istediğini anladım. O faşistlik sözünü üzerinize nasıl alındınız anlamadım, ben birine birşey diyeceğim zaman adını veririm.

***

Hem sindirme politikalarından nefret edeceksiniz , hem de sindirmek için böyle bir yazı yazacaksınız

Neyi sindirmeye çalışmak için yazmışım o yazıyı söyler misiniz lütfen. Şu kadar elzem bir sorunun çözümü için demokratik hak ve özgürlükler kapsamında bütün parti yöneticilerimizin oy birliği ve hemfikriyle bir açılıma gidiyoruz hala daha aramızda buna karşı çıkan partililerimiz varsa ben de parti felsefesini hatırlatırım tabi!

***

Ak parti milli görüş hareketinin devamı ise ben yokum arkadaş. Çünkü milli görüş hareketine gönül verseydim şimdi Ak Partili değil Refah Parti li olurdum

AK Parti, Milli Görüş hareketinin devamı olmadığını açıkça beyan etmiştir, bunu da partimizin bildirge, program vslerinde bulabilirsiniz. Ben orada partinin ekseriyetinin fikri gelişim sürecine dair bir durum tespiti yaptım, o kadar.

Parti ne yaparsa ona uyulacak diye birşey söylenemez. Parti 7 senede irili ufaklı bir sürü icraat yapmıştır, AK Partili biri olarak bunların birçoğuna uymayabilirsiniz hatta bu icraatları yaparken parti yöneticileri de hemfikir olmayabilir. Benim katılmadığım uygulamalar da var. Ama bu mesele 7 yıllık icraatın hepsinin toplamından daha büyük. Öyle 'parti tüzüğüne göre parti ne yaparsa ona uymak zorunlu mu' gibi bir salvoyla geçiştirelemeyecek kadar ciddi bir konu. Türkiye'nin kaderiyle ilgili bir çalışma, burada fikir ayrılığına düşmek partinin temel felsefesi ile ayrışmaktır. Bu kabul edilemez geliyor bana. İleriki cümlelerinizde haklısınız Açılımın Kazançları diye bir başlık fikri güzel. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduktan sonra yaptıklarını özeleştiriden kaçan, önyargılı ve bu durumu kabul etmek istemeyenlerden başka herkes itiraf ve kabul ediyor.

Başbakan Erdoğan Demokratik açılımla ilgili henüz somut bir proje veya bir paketi ortaya koymadı.Öncelikle meselenin kamuoyunda tartışılması yöntemini izledi ve sorunun çözümünü bir "süreç" işi olarak gördü.Sorunun çözümüne toplumun her kesimini katmanın, özellikle Kürt meselesi için olumlu ve yerinde bir yöntem olduğunu söyleyebilirim.
Muhalefetin hükümetin açılımına yönelik "haydi açıkla" tavrı ve çeşitli sebebiyetlerle işleyen sürece müdahaleleri "Demokratik Açılımı" akamete uğratma girişimleridir.Ne yaptığını bilmez bir tarvır sergileyen muhalefet liderleri, bu şekilde çözümün değil sorunun bir parçası olduklarını bir kez daha ilan etmiş oluyorlar.
Son olarak hükümetin bu girişiminin hala adı konmamıştır ve hükümetin esas olarak ne yapmaya çalıştığı kimsenin malumu değildir.Şu ana kadar hükümet çözüm için belli bir pakette ortaya koymadı.Daha ziyade,yukarıdada dediğim gibi şuan ki amaç konuyu ortaya atıp herkesin şöyle bir ağzını yoklamak.
Muhalefetin daha paketi görmeden "hayır" demesi ne kadar mantıksızsa paket ortada yokken birilerinin "sonun kadar evet" demesi çokta mantıklı olmasa gerek.
Bizim şu anda desteklememiz gereken şey...ortada bir problem olduğu ve bu problemin çözülmesi gerektiğidir.

sonuna dek basbakanımızın yanındayım ve destekliyorum

Sonuna kadar evet.

Sıradan bir Türk vatandaşı olarak bu konuda 2'ye ayrılmış durumdayım....Biz hepimiz aynı gemideyiz…bu gemi su aldığı zaman hepimiz etkileneceğiz…bu milletin;bu ülkenin üniter yapısına bayrağına,değerlerine bağlı ,saygılı kürt kökenli vatandaşlarıyla en ufak bir sorunu yoktur ,olmayacaktır.
ve bizim öz kardeşlerimiz olan Kürtler(pkk denilen eli kanlı terör örgütünden bahsetmiyorum) bu devlete,bu bayrağa ve devletin üniter yapısına sadakatle bağlı olduklarına inancımız tamdır..Bugün yaşanan çatışmalar ;dış güçlerin organizesinde bir psikolojik savaş olarak uyguladıkları durumdur.Bu noktada düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmemeliyiz..

Cumhuriyetten bugüne her isteyen Kürt kökenli kardeşimiz;vatandaşımız istediği şehre yerleşmiştir,iş kurmuşlardır,istediği üniversiteler de okumuşlardır.Cumhuriyet bütün vatandaşlarını 1.sınıf Kabul etmiştir.Dikkat edersek;PKK’nın işlediği ilk cinayetlerin hiçbirisi Türkiye Cumhuriyetine ve Türk halkına yönelik değildi..Doğrudan Kürt halkına yönelikti..Yakılan okullar,yok edilen köprüler ve yollar halkı imkanlardan mahrum etmeler hep bölge halkına yönelikti…Bu dinsiz,kitapsız,marksist örgüt;başarılı olmak için kürt halkını yanına almak zorunda olduğu için;önce onun yüreğine korku ve nefret yerleştirmek istedi..O yüzden de ilk dönem eylemlerinin hepsi kürt halkına yönelikti..Nitekim o öldürülen bebekler bölge halkının bebekleriydi…Bu ülke de Kürtçe konuşuluyor,kürtçe eğitim veren kurslar açılıyor..Radyolar da yayın yapılıyor,kürtçe gazete ve dergi çıkarılıyor….Ben Kürdüm diyen ya da kürt kökenli olan devlet memuru olabiliyor,askeriye de görev alabiliyor,en iyi okullar da okuyabiliyor,devletin yönetim kademesinde bulunabiliyor hatta başbakan olabiliyor…..Ben kürdüm diyen bir vatandaş ticaret yapıp;iş adamı olabiliyorsa;ülkenin dört bir yanında fabrikalar açıp;istihdam sağlayabiliyorsa;e bu nedir?....Bu ülkenin Karadeniz in de,Toroslarında yolu olmayan binlerce köyü var…Bu ülkenin Karadeniz inde askerini,jandarmasını başının tacı yapmasına ve buna karşılık hiç fabrikası olmayan Karadeniz şehirleri var..tıpkı diğer bölgeleri gibi…..

Olayın bir yönüne böyle bakıyorum;diğer yönden bakınca da;Ülkenin güney doğusunda yaşayanların kendi hayat pratiklerinde yaşadıkları acıların, sıkıntıların direkt tanığı olmasak da biliyoruz…Bölge idarecilerinin zulmü,merkezin yanlış reçeteleri;zaman zaman Kürt halkını canından bezdirmiştir..Bunu fırsat bilen bazı kanun kaçakları bireysel ikballeri için bu memnuniyetsizliği kullanıp devlete isyan bayrağı açmışlardır…Siz var olan sorunları,dile getirilen endişeleri yok edip;boşlukları doldurmaz iseniz;o ihtiyacı karşılamazsanız işte gördük başkaları dolduruyor ve karşılıyor.Son 4,5 yılda bölgeye yapılan yatarımların,sağlık desteklerinin, yoksulluk yardımlarını, eğitim yardımlarının bölge halkı üzerinde çok olumlu etkileri oldu. Ama kürt meselesinin sorun olarak devam etmesini isteyenler bu etkiyi görmek istemedikleri gibi halkı korkutarak,tehdit ederek dile gelmesini engelliyorlar…Ama bu mesele üzerinden siyaset yapanlar, prim yapmak amacıyla halkın acıları üzerinden kavga dilini benimsemeyi, çözümü geciktirecek tutum ve davranışları tercih ediyorlar.

Herkesi, çözümün parçası olmaya çağırıyoruz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'demokratik açılım'la ilgili olarak, kimseye her şeyi 'biz yapalım, kuralı biz koyalım, çerçeveyi biz çizelim' gibi bir dayatmaları olmadığını, çünkü Türkiye'nin tamamı olmadıklarını söyledi


http://www.facebook.com/group.php?gid=134798173544&ref=nf