|
![]() |
#1 |
![]() 24.09.2009 tarihli Zaman Gazetesinden Hüseyin Gülerce'nin ''Ergenekon davası, statükonun testisini çatlattı...'' başlıklı yazısından nir paragraf ;
Statükonun direnmesi, tabii ki beklenen bir şey. Demokrasiyi varmış gibi gösteren vesayetçi sistem, elit azınlığını, elindeki bütün güçleri tabii ki ayaklandıracak ve cepheye sürecektir. Kolay değil, millet iradesine ipotek koyan perdeli irade, yıllardır sahip olduğu imkânları kaybediyor. Bütün köyün ağası iken, "demokrasi olsun, herkes yerini bilsin, kimse hukuk dışına çıkamasın ve herkes hesap verebilsin" diye yükselen seslere tahammül edebilir mi?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() 25.09.2009 tarihli Zaman Gazetesinden İhsan Dağı'nın ''Pasif laiklik, aktif demokrasi'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Bence 'Türk militan laikliği'nin temel özelliği işte budur: 'İnsanları laikleştirmek misyonu'. Dikkat edin, 'devletin' laikleştirilmesi değil. Laiklik hilafına devletin Diyanet Teşkilatı'na sahip olmasına, zorunlu din dersi eğitimine vs. bir itirazları yok; çünkü bunlar aslında devletin toplumu denetleme mekanizmaları... Militan laiklerin derdi insanları laikleştirmek; çünkü onları da 'denetim' altına almak istiyorlar. Beyaz insanın 'medenileştirme' misyonundan farklı değil bu 'laikleştirme misyonu'. İkisi de muhataplarını 'eşit insanlar' olarak görmez ve bu eşitsizlikten, yani üstünlükten bir 'yönetim hakkı' çıkarırlar. Bizim 'Beyaz laik Türkler'in anlamadığı, bu anlayışın 19. yüzyılın Afrika toplumlarında bile işlememiş olması... Bizde neredeyse daha başarılı, ama nereye kadar? Konu menes tarafından (09-25-2009 Saat 09:52 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|