|
![]() |
#1 |
![]() Mehmet Kamış -ZAMAN
Anlaşıldığı gibi bugün de krizi tırmandırabildikleri kadar tırmandıracaklar. Ortalığı karıştıracaklar, göz gözü görmeyecek. Doğal olarak bütün planlar, düşünceler rafa kaldırılacak ve her şey eskisi gibi yürü(tül)meye devam edecek. Hem Siirt ve Hakkari'deki saldırılarda, hem de Van'daki mayın patlamasında şehit olan askerlerimizle ilgili Başbakan'ın yaptığı açıklamalar dikkat çekici. Erdoğan'ın bu olayların provokatif eylemler olduğunu ve süreci etkilemeyeceğini söylemesi hükümetin olayın farkında olduğunu gösteriyor. Ancak derin güçlerin krizi tırmandıracağını, toplumun sinirlerine dokunacak eylemlerle işe devam edeceğini, söylemek kehanet olmaz. Bundan sonraki fotoğraf o kadar belli ki, derin güçler-PKK işbirliği krizi olabildiğince artıracak. Ergenekon gibi yapıların ellerindeki PKK kozunu kaybetmek istemeyeceklerini daha önce de yazmaya çalışmıştık. PKK terörü bırakırsa yaslanacakları hiçbir argüman kalmayacak. Ergenekon'un avukatlığını gururla yapan CHP ve Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu sürece ısrarla karşı çıkması ve şehit haberlerinden hemen sonra "Bu süreci bitirin." demesini başka bir şeyle açıklamak mümkün değil.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ZAMAN-Mehmet KAMIŞ- Terörün bildik oyunu
"Bu savaş oyununu oynayanların nasıl olsa çocukları ölmüyor, ölenler bizim çocuklarımız. Bizim canımız acıyor ve bizim can acımızdan onlar kazanç sağlıyor. Nasıl olsa hiçbir savaş baronunun evine acı düşmüyor, evlat acısı yaşamıyor. Son terör eylemleri Ergenekon gibi statükonun değişmesinden rahatsız olanların ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Bu eylemleri PKK yapıyor ve Türkiye'yi bir şeye zorlamaya çalışıyorsa, böyle bir şeyin asla gerçekleşmeyeceğini biliyor olması lazım. Çocuklarını şehit verenler dahil Türkiye'deki hiçbir kimsenin bunu istemeyeceğini, birazcık aklı olan herkes bilir. O nedenle bu terör eylemleri mevcut yapının devam etmesini istemekten başka bir anlam taşımıyor. Eylem yapıp süreci provoke ediyorlarsa, bu onların Ergenekon gibi derin yapılarla işbirliği içinde olduklarının en büyük ispatıdır. Mevcut statükonun değişmesinden en az Ergenekon kadar rahatsız olduklarını gösterir. Yok eğer bu da değilse, yani eylemler kendi kontrollerinde değilse çıkıp bunu da açıklasınlar." 12 Eylül.. Önce ülkeyi karıştırıp, sonra bir gecede hiçbir şey olmamış gibi, yeni bir sabaha, darbe sabahına uyanmanın yıldönümü.. Bir oyunda yüzlerce cana kıyılmış, sonra sahne kapanmış, başka bir oyuna başlanmıştı. Senaryoyu yazanlar mutlu!, oyuncular perişan.. Bugün darbe değil demokrasinin sesini duymaya çalışıyoruz.. İnsanları, senaryolarla birbirine kırdırmak değil, kırıkları onarmak niyetinde devlet.. Öyle görmek istiyoruz.. Böyle umuyoruz.. Çünkü eylemler bizim bakışımız bu yöne sevk ediyor.. İnsanlar ölerek değil, yaşayarak devletin bekasına hizmet etsinler diye bunca emek.. Demokratik açılım.. Bunun için. Artık gözyaşıyla değil, sevincle, sürur ile yıkansın topraklar isteniyor.. Biz böyle istiyoruz.. PKKnın son zamanlarda artarak devam eden eylemleri ise onların niyetlerinin ne olduğunu aşikar ediyor.. Kavga devam etsin!!! bir de kavganın etmesini isteyen başka zihniyetler var ki... Onlar hala kendi senaryolarının oynanmasını isteyenlerden başkası değil.. Gözyaşı dinecek inşaallah.. Bizim umutlarımız yeşerecek.. Devlete çok iş düşüyor, millete olduğu gibi.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Toparlıyorum; holding basını boşu boşuna kendini paralamasın. Demokrasi ve özgürlükler hakkında en son laf söyleyecek olanların kendileri olduğunu çok iyi biliyorlar. Şimdi buraya tek tek yazarak vaktinizi almayayım, lakin bu ülkedeki karanlığın koyulaşıp uzaması, özgürlüklerin kısıtlanması için en şahane desteği onlar verdiler. Bir sefer özgürlük ve muhaliflikten onların anladığı şey ile bu kavramların gerçek anlamı farklı. Kimse ticarî entrikasını özgürlük kılıfına sokmaya kalkışmasın, bu milletin karnı tok
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Ergun BABAHAN
12 Eylül ve Ergenekon(12.09.2009) Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Rauf Tamer Hürriyet 29 Eylül 2007 "Ah Bu Türkçe" yazısından bir paragraf,
" Bir kısmını elbet tenzih ederim. Öyle siyasetçiler var ki, sabahtan akşama kadar cep telefonuyla konuşur ama 200 kelimeyle konuşur. Telefon terbiyesi desen, zaten sıfır. Sadece siyasette değil, günlük hayatta da öyle. Etrafa bir kulak verin. Gramer yok. Diksiyon rezalet. Türkçe sizlere ömür. Hele gençler, bir dilekçe bile yazamıyor. Hele bazı kızlar? Ne söyledikleri anlaşılmıyor: Ham hum şaralop... Zaten hitap şekillerine bakın, notunuzu verin" |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Çağdaş dünyada neredeyse darbelerle yüzleşemeyen tek ülke Türkiye kaldı. Demokratik rejimin kalıcı olabilmesi için çok kişiselleştirmeden darbeyle hesaplaşmak zorundayız. Mevcut Anayasa'nın altında darbecilerin imzası var. Anayasa'nın adı bile 12 Eylül Anayasası... Bu, darbeyle hesaplaşmanın nereden başlanacağını gösteriyor: 12 Eylül ruhunun sindiği Anayasa'dan. Komşumuz, Yunanistan hesaplaştı, İspanya yüzleşti, Türkiye niye hesaplaşmasın?..
Yağmur şiddetlenip, afete dönüşmesinden korkulduğu zaman: Allah'ım! Etrafımızdaki dağlara, tepelere, bayırlara, vadilere ve ağaçlıklara yağsın; üzerimize değil Yağmursuzluk nasıl dua gerektiriyorsa, yağmur da dua zamanının geldiğini haber veriyor. Efendimiz, insanın varlık içindeki yerini, gözbebeği oluşunu kendi hayatında kare kare göstererek, ellerini açıp, Âlemlerin Rabb'ine ihtiyacını arz ettiği zaman neler olabileceğini bizzat göstermiş. İnanmayanlar için değil, inananlar için dua önemli. Ve inananların duasına çok ihtiyaç var |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() 13.09.2009 tarihli Sabah Gazetesi'nden Engin Ardıç'ın ''Değişikliğe uğradım!'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Ertuğrul, durduk yerde "Umre Show"unu okuyucunun Ramazan duygularını sömürmek için yapmadı da, birtakım duyumlar aldı, birilerine "gazete el değiştirirse bana dokunmayın, yerimde kalayım" mesajını iletmek mi istedi acaba? Çünkü kendi deyimiyle "dönme hızına hiç kimse yetişemez"... Hastalık işte, kafam pek yerinde değil, aklıma olmadık şeyler geliyor... Bedrettin Dalan zamanında beleşe kapattıkları dere yataklarına gökdelen dikip şimdi de "sonraki" belediyeleri suçlayanları görüp iğreniyorum... Seller garibanları sürükleyip götürüyor da "plazalara" bir şey olmuyor... O zaman da ona buna laf yetiştirmek kolaylaşıyor galiba... Belki de hastalıktandır, "hallüsinasyon" görüyor olabilirim... Yalan söyleme özgürlüğünü, adam karalama özgürlüğünü, vahşice saldırı özgürlüğünü koruyabilmek için feryat ediyorlar. Hem salya sümük ağlıyorlar, hem de "başımızı dik tutarız" ayağı koşuyorlar. Türkiye'yi gerdiler. Okuyucunun ruh sağlığıyla oynadılar. Herkesin tadını kaçırdılar. Hem hükümete, hem kendileri gibi düşünmeyenlere gaddarca saldırdılar. Patronun kıçı kırık çıkarları için verdikleri şerefsiz kavgayı "laiklik mücadelesi" kılıfına soktular. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() 13.09.2009 tarihli Zaman Gazetesi'nden Hilmi Yavuz'unn ''Demokratik Açılım'ı Nasıl Anlamalıyız?'' başlıklı yazısından bir paragraf ;
Demokrasiye, Laikliğin düşmanı gözüyle bakanlara şunları söylemek istiyorum: Mümkünse, Anayasa'dan 'Demokrasi'yi kaldırıp, yerine, 'Türkiye Cumhuriyeti, Jakoben, Tepeden İnmeci, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devletidir' diye yazdırınız. İstediğiniz bu çünkü! Niçin böyle bir teklifte bulunmuyorsunuz? İndiriniz yüzünüzdeki maskeyi, hakiki yüzünüzü görelim! Siz de rahat ediniz, biz de! Konu menes tarafından (09-13-2009 Saat 12:21 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() M.Şevket Eygi-Milli Gazete
İslâm'da terörist militanlık yoktur. Resulullah efendimiz sabır ve hilm timsaliydi. Mekke'yi feth ettiğinde birkaç çok azılı, çok zalim, çok eziyet etmiş müşrik dışında kimseyi idam ettirmemiştir, Hazret-i Hamza'nın katili Vahşi'yi bile affetmiştir. İslâm af dinidir, bağışlama dinidir. Kur'ân "Kötülüğü iyilikle uzaklaştırmayı" emir ve tavsiye buyurmaktadır. Böyle yapılırsa, en azılı düşmanın dost olacağı haber verilmektedir. İslâm kırma dökme, yakma, tahrip etme, asma kesme, havaya uçurma dini değildir. İslâm ölüm dini değil, hayat dinidir. Bu yüce dini anlamak, algılamak, hikmetlerini ve meziyetlerini öğrenmek için Ashab-ı Kirama, Tâbiîne, Tebe-i Tâbiîne ve ondan sonra her asırda gelip geçmiş hakikî ulemâya, hakikî fukahaya, hakikî meşayihe tâbi olmak gerekir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Ahmet ALTAN -TARAF
Dünyanın “niye” var olduğunu, bizim “niye” yaratıldığımızı bilseydik gene aynı insanlar mı olurduk, gene aynı şekilde mi davranırdık? Pek sanmıyorum. Bu “nedensizlik” bizi mahvediyor bence. Bu “nedensizlik” bizi bu kadar vahşi yapıyor. Niye yaratıldığını bile bilmeyen, ayrıca bunu bilmediğini bilecek kadar da gelişmiş bir canlı türü, zavallılığını kendi gözünden gizlemek için debelenip duruyor. Ama neye yarar o debelenme? Bir bebek gelir, “niye” der. Ve, altı milyar insan sessizlikten taş kesilir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|