|
![]() |
#1 |
![]() 11.09.2009 tarihli Sabah Gazetesi'nden Engin Ardıç'ın ''Hükümet İstifa'' adlı yazısından;
Dere yatağını sel bastı, hükümet istifa... Milli takım iki eliyle bir maçı kazanamadı, hükümet istifa... Amerikan bankacıları ekonomik kriz çıkardılar, hükümet istifa... PKK askerlerimizi şehit etti, hükümet istifa... Benim maaşa zam gelmedi, hükümet istifa... Sokakta yürürken ayağım taşa takıldı, hükümet istifa... Bizim hanım son zamanlarda çok kilo aldı, hükümet istifa... Komşunun kızı bana pas vermiyor, hükümet istifa... Fizik yazılısından kırık not aldım, hükümet istifa... Dar geliyor düğmeler, terzi elin kırılmasın, hükümet istifa... Berber yanlardan aldı, üstte bıraktı, hükümet istifa... Defter kalem el yakıyor, hükümet istifa... Pastırma sucuk da el yakıyor, hükümet istifa... Ramazan yaza denk geldi, hükümet istifa... Amma çok yağmur yağdı, hükümet istifa... Darbeciler enselendi, hükümet istifa... Ergenekon'a selam olsun, hükümet istifa... Anayasayı biz çiğnedik, ama hükümet istifa! Kaçak inşaatımız yıkıldı, hükümet istifa... Batan gemiyi ilk terkeden fare rakip dükkâna gitti, hükümet istifa... Bizim patron vergi kaçırırken yakalandı, hükümet istifa... Ne yani, bir de para mı vereceğiz, hükümet istifa... Biz ne utanmaz, ne yüzsüz herifleriz, zarar yok, ille de hükümet istifa! ![]()
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Prof.Nevzat Tarhan'ın 11.09.2009 tarihli ''Sel değil, ahlak erozyonu asıl felaket'' adlı Haber7'de yayımlanan yazısından bir bölüm ;
Mekteplerde yetişen genç Türkler “Bizim değerlerimiz bizi geriletiyor” kanısına vardılar. Tanzimat ile başlayan batı hayranlığı bizim özgüven eksikliğimizle birleşince, ne tam batılı olduk ne de aslımızı koruyabildik.- Özgüven eksikliği olan ama beklentileri de yüksek olan herkes gibi amaca ulaşmak için yalan teşvik edildi. Yalanın yaygınlaşması sosyal güveni zayıflattı. Bugünkü Türkiye ortaya çıktı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() 11.09.09
Zaman-İhsan Dağı- CHP Çok Yaşa! "CHP, elli yıldır kendini demokrasiye, demokrasinin kurallarına uyarlayacağına demokrasiyi kendine uydurmaya çalışıyor. O yüzden darbelere destek veriyor, darbe anayasasını savunuyor, o yüzden Ergenekon sanıklarının avukatlığına soyunuyor. ..... Vesayet rejimini ne tehdit ediyor? Yeni anayasa. CHP ne yaptı? Taslak anayasayı 'rejimi değiştirme' projesi olarak niteleyip, vesayet düzeninin medya uzantılarının da desteğini alarak bu girişimi boğdu. Başardı da bunu. Vesayet rejimini başka ne tehdit ediyor? AK Parti. Yeni anayasa fikrinin arkasında da o var, rejimi sulandıran AB sürecinin arkasında da. Kıbrıs'ta çözüm diyen de o, Kürt açılımı yapan da. 'O halde AK Parti'yi kapatalım gitsin' lobisini ayakta alkışlar CHP. Yine vesayet rejiminin ortağı medya kuruluşlarıyla birlikte rakip siyasi partinin kapatılma ihtimaline dört köşe destek verir. Vesayet rejimini tehdit eden başka ne var? Ergenekon soruşturması. 'Derin devleti çökerten, darbecileri yargı önüne çıkaran, darbe teşebbüsçülerini caydıran bu soruşturma durdurulmalıdır' mantığı yürüten CHP, halkın temsilcisi olma misyonunu bir yana bırakıp darbe sanıklarını, elinde suikastların kanı, LAW silahlarında parmak izi bulunanların 'avukat'lığına soyunur. Yine, soruşturmayı, ya görmezden gelme veya sulandırma siyaseti izleyen medya ortağıyla birlikteCHP'nin misyonu seçim kazanmak değil, vesayet rejimini ve onun bürokratik uzantılarını savunmak. Kısaca bu partinin demokrasiyle bir işi yok, çünkü demokrasiyle hiç kazanamadılar, kazanamayacaklar. Kazanmak için demokrasiye değil 'vesayet rejimi'nin devamına muhtaçlar. Yani CHP 'demokratik muhalefet' yapmıyor, varoluş mücadelesi veriyor, anlayın. " Üretmeden, elini taşın altına koymadan yaşamak ne kadar mümkünse.. Eli taşın altına koymak yerine , taşı kaldırmak yerine, taşın insanları incitmesine katkıda bulunarak! nasıl ülke menfaatine(belki de onlar için menfaat çıkar manasınadır) katkıda bulunuluyorsa.. İşte böylece yaşamalı (mı) CHP.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Yavuz Donat
11 Eylül, 12 Eylül Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Bazı CHP üyeleri, İstanbul İl Genel Meclisi'ne önerge vermişler, Kenan Evren adının okullardan, cadde ve sokaklardan silinmesini istemişler... "Bu ayıba bir son verilsin" diyorlar. CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Gürsel Tekin de önergeyi destekliyor. Tekin, AKP'li il meclisi üyelerinin "bütün darbecilerin adları silinsin, 27 Mayısçılar, 12 Martçılar, 28 Şubatçılar da kalmasın" şeklindeki karşı tekliflerine, "biz bütün darbelere karşıyız" diye beylik bir yanıt verdikten sonra "ama 12 Eylül bambaşka" demiş... Dilimize tercüme edersek "bizim darbelere dokunmayın" anlamı çıkar.
Engin Ardıç-Sabah (10.09.09) Konu Mu-Alim tarafından (09-12-2009 Saat 02:21 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() 12.09.2009 tarihli Star gazetesinden Ahmet Kekeç'in ''Hepiniz Yılmaz Özdil'siniz'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Bu grubun bir gazetesi var. Adı Hürriyet... Bu gazetenin başında da, son zamanlarda “Yaşasın Ayşe Arman gazeteciliği, yaşasın sit-kom medyası” gibilerden laflar eden Ertuğrul Özkök isimli bir şahıs var. Bu şahıs, bir zamanlar “biat medyası” diye bir kavram atmıştı ortaya. Kendi mahallesine ait saymadığı (ait saymadığı ve ötekileştirdiği) yayın organlarını “biat medyası” olarak tanımlıyordu. Kendi mahallesine ait saydığı yayın organlarını da “eleştiri kültürüyle büyümüş hür medya” olarak değerlendiriyordu. Eleştiri kültürüyle büyümüşler ama darbecilere biat edebiliyorlar. Eleştiri kültürüyle büyümüşler ama ellerine tutuşturulan her metni, her karargâh çıktısını, her andıçı sormadan, soruşturmadan, doğruluğunu test etmeden yayınlayabiliyorlar... Eleştiri kültürüyle büyümüşler ama “Ergenekon” örgütüne mazeret üretmekten geri durmuyorlar. Eleştiri kültürüyle büyümüşler ama grup çıkarları için her türlü asparagasa yeltenebiliyorlar. Eleştiri kültürüyle büyümüşler ama gazetelerinde bir tek farklı ses, bir tek aykırı görüş barındırmıyorlar. Konu menes tarafından (09-12-2009 Saat 11:02 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() rauf tamer 11 eylül 2009 hürriyet gazetesi "dev adamlar" yazısından bir paragraf
Doğal âfet üzerinden muhalefet yapmak, ayrı bir sanat. Baykal'ın bunu çok iyi becerdiğini gördük. Hava muhalefeti ile siyasi muhalefet bir araya gelince, şehirde büyük sinerji doğdu. Yaşasın yağmur. Demek ki yarın, şiddetli bir deprem olsa meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar'la karşı karşıya kalacağız. Hah şöyle. Nihayet çıkardım baklayı ağzımdan. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() 12.09.2009 tarihli Star Gazetesi'nden Mustafa Erdoğan'ın ''Hangi kurucu felsefe?'' başlıklı yazısında bir paragraf ;
Kısaca, bugün resmi mahfillerde “kurucu felsefe” muamelesi yapılan şey, gerçekte kuruluş felsefesinden bariz bir sapmayı temsil etmektedir. Bu, yeni Türkiye’nin kurucu felsefesi değil, tek-parti dönemi CHP’sinin felsefesidir. Aslında, Türkiye’nin bugün halâ devam eden büyük sorunlarını yaratmış olan da işte bu çoğulculuk karşıtı ve otoriteryen felsefedir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Bu işleyişi doğuran yapı, yargıçların tamamen kapalı bir sistem içinde, birbirlerini seçmelerini esas alan, yargı yönetimini bütünüyle yalıtılmış hale getiren anayasadaki düzenlemelerden kaynaklanmaktadır. HSYK tartışmalarında çokça değinildi; HSYK üyeleri Yargıtay ve Danıştay üyelerinin kendi aralarında seçtiği kişilerden oluşmaktadır, Yargıtay ve Danıştay üyelerini ise HSYK seçmektedir. Böylece tamamen kapalı devre bir sistemle muhkem ideolojik yapılar oluşturulmaktadır. Sorumluluk mekanizmalarının işletilmesi de bu yapı içinde gerçekleşeceğinden çoğu noktada tıkanmakta, kapatılmaktadır. Bu sebeple Türkiye'de yargının sorumsuzluğa varacak derecede bağımsız olduğunu söyleyebiliriz. Adalet bakanı ve müsteşarının HSYK üyesi olması ise, bu mekanizma içinde sadece keyfe keder bir durumdur, esasa müessir hiçbir yönü yoktur.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Ergun Babahan-12 Eylül ve Ergenekon
Darbeciler, büyüklerinin izinden gidiyordu. Önce halkın güven duygusunu zedele, iktidara Batılı ülkelerin kuşkulu bakmasını sağla, kışladaki askeri darbeye hazırla. Tek amaç iktidarı devirmek ve ipleri ele almak olunca bir gazetecinin de, laik bir yargıcın da hayatının ne önemi olabilirdi ki. O yüzden bugünkü kuşaklar şanslı. Darbeciler ve işbirlikçileri silahları, planlarıyla suçüstü yakalandı. Bakın ne Ermenistan’la açılım sürecini baltalamak amacıyla halkı sokaklara dökmeye çalışan, ne ikide birde gazetecileri yazarları dava edip gündem oluşturmaya çalışan var. Çünkü hepsi içeride. İçeriden dışarıyı karıştıramıyorlar, dışarıda olanlar raporlu olduğu için pek ortaya çıkamıyor. İyi ki de öyle. Türkiye sorunlarını, sıkıntılarını tartışarak, konuşarak aşmaya çalışıyor. İsteyen muhalefetini yapıyor, isteyen desteğini veriyor. Demokrasi güçlenerek yoluna devam ediyor ve artık bir sabah tank sesiyle uyanma tehlikesi kalmadı. Şimdi iş darbenin anayasası ve hukukundan kurtulmak. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|